Sığınmacı Tartışmaları Üzerine
"Görseldeki afişi yapan vatandaş sözde Türkiye'yi, vatanı savunuyor ama kendisi Türkçeyi iyi öğrenmemiş.
"Ne ... ne de ..." sözcükleri cümleyi olumsuz yapar. Dolayısıyla devamındaki fiil / eylem olumsuz olmaz, olamaz.
Yani, "Ne Suriyeli ne de Afgan mülteci istiyorum!" dilbilgisi açısından doğru bir cümledir. Bu cümlede "istemiyorum" sözcüğü olmaz. "Afganlı" da olmaz, çünkü doğru sözcük "Afgan"dır.
İlle de "istemiyorum" sözcüğü ile vurgu yapılan bir cümle isteniyorsa, sözgelişi cümle şöyle olabilir: "Suriyeli mülteciyi de, Afgan mülteciyi de istemiyorum."
Elbette ki konumuz Türkçe dersi değil. Söylemek istediğim şey, bu kişinin Türkçe konuşma - yazmayı beceremediği halde Türklüğü savunması, Türk ırkçısı olması durumu. Böyle bir sığ, eğitimsiz geri zekâlı birinin böylesi ırkçı düşünceyle, böylesi bir afişle kitleleri etkiliyor olması, onları kışkırtıyor olması trajik bir olay.
Önce bu konudaki düşüncelerimi de buraya ekleyeyim:
"Mülteci istemiyorum" talebi yanlıştır, insancıl değildir. Yalnız...
"Ülkemde yobaz sığınmacı (mülteci) istemiyorum" talebi doğrudur ve ülkemizde özlemini duyduğumuz, kadını ötelemeyen, gelecek perspektifi olan, çağdaş yaşama uygun bir taleptir.
Ben "Ülkemde yobaz sığınmacı istemiyorum!" talebinin öne çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Bir facebook arkadaşım kendi sayfasında şunları yazarak paylaşmış:
"Meseleye ''Suriyeli'', ''Afgan'', ''Arap'' vs. diye bakınca lüzumsuz bir ''ırkçılık'' tartışması da içeri sızıyor. Oysa mesele Afgan yahut Suriyeli olmak değil. Mesele, birtakım İslami teolojilerin modern dünyayla uyumsuz ve hatta ona karşı nefret dolu olmasında. Bu tür teolojilere aklını kaptırmış meczup ve yobazlar Afgan olmuş, Türk olmuş, Norveçli olmuş fark etmez. İnsanlar ''Afgan göçüne'' değil şeriatçı göçüne karşı çıkıyorlar aslında. Çünkü o zihniyetteki göçmenlerin mevcut laik anayasal düzen ve kendi yurttaşlık hakları için tehlike arz edeceğini öngörüyorlar. Şeriatla yönetilen ülkelerin haline ve dinci örgütlerin ettiklerine bakarsak bu kaygıların haksız olduğunu söyleyemeyiz.
Şöyle düşünelim: Başımızı sokacak bir evimiz var ve sokaktaki bazı insanlar için kapımızı açma, onları misafir etme kararı aldık. Lakin iki sorun var! Gelenler çok kalabalık ve evin hepsini sağlıklı biçimde içermesi mümkün değil. Odaları bok götürecek, mutfakta pişen kimseye yetmeyecek, sonunda evde kavga çıkacak; en baştan belli! Dahası, gelenler evin adetlerinden nefret ediyor, evin kızına bakıp salya akıtıyor, evin oğluna hınçlanıp diş biliyor, evi yıkıp kendilerine göre dizayn etme hayalleri kuruyorlar.
Misafirin profili ve sayısı buysa onu davet etmek artık akla uygun mudur?"
Konu çok boyutludur. Evrensel insan hakları bakımından incelendiğinde bir insanın savaştan kaçarak başka bir ülkeye sığınma hakkı en temel haktır. Yalnız bir yobazın bu hakkını öncelikle örneğin Arabistan gibi bir ülkeye kullanması kendisine dayatılabilir.
Zaten bu evrensel haklar zaten birçok yerde yoktur. Kapitalist sistemlerde burjuvazi işine geldiği gibi kullanmaktadır.
Diğer taraftan mültecilere karşı Türkiye'de oluşan ve büyüyen bu kitlesel tepkiyi doğru yönlendirmek gerekir.
Siz bu tepkiyi dincilere ve yobazlara karşı yönlendirirseniz, bu noktada en azından çağdaş evrensel değerler kazançlı çıkar. Yönlendir(e)mezseniz kitleleri ırkçı gruplar etkisi altına alır, onlar güçlenir.
Bir ülkenin sınırında yobazlık kriterleri ne olacak gibi konular her ülkenin kendi başına çözebileceği konulardır. Avrupa ülkeleri gerektiğinde bunu yapıyor zaten.
Ülkemizde bunu kendisi yobazlıktan beslenen bir iktidar yapar mı, yapabilir mi? İktidarda kalabilmek uğruna her türlü gerilimden, kargaşadan, kutuplaşmadan yararlanmaya çalışanlar, seçim sistemiyle uğraşanlar, sosyal medyanın sesini nasıl kesebiliriz ile uğraşanlar bunu yapamazlar elbette. Ama güçlü bir halk hareketi, iktidar değişmeden bile iktidarın politikalarını etkiler ve zaman zaman yönlendirir.
Ülkemiz emekçileri ülkemizin ve kendi geleceklerini belirlemek için harekete geçmediği sürece sorunların çözümü zor gibi gözüküyor.
Turgay Usanmaz
03-09-2021