Video Yorum - Posof'un Göçmen Kuşları
Video Metni - Posof'un Göçmen Kuşları
Merhabalar,
"Yattığın Yerden Edebiyat Parçala Dostum" adlı video kanalımızda bu videoda sizler için Turgay Usanmaz'ın Posof'un Göçmen Kuşları adlı romanını değerlendirmeye çalışacağım. Turgay Usanmaz yazdığı roman için, "bu romandaki olaylar, gerçek yaşamla bağını koparmamış; kısmen özkurmaca diyebileceğimiz hayal ürünü olaylardır." diyor. Kısmen de olsa inceleyeceğimiz roman özkurmaca olduğuna göre öncelikli olarak özkurmacanın bir roman türü olarak ne anlama geldiğini anlatarak başlamam yerinde olacaktır.
Özkurmaca romanda yazar, kendi gerçek yaşantısını ve kurmacayı bir araya getirir. Otobiyografiden farkı buradadır. Ortaya çıkan roman ne kurmacadır ne de öz yaşam öyküdür. Her ikisini de içeren aynı anda her ikisi de olan bir bireşimdir. Öz yaşam öyküsel yani otobiyografik roman tam anlamıyla gerçek olgulardan ve olaylardan oluşur. Konu edindiği yaşamı edebi değeri olacak şekilde güzel ve başarılı biçimde anlatmaya çalışır. Çoğunlukla belli bir yaşın üstünde ve belli bir tanınırlığı olan bir kişi romanın merkezindedir.
Özkurmacada ise yazar kendisi veya bir yakınının bütünüyle gerçek yaşamını konu alan ya da kurmaca bir yaşam kuran "roman kategorisi"nde yer alıp konu edindiği yaşamı edebi olarak başarılı şekilde romanlaştırmayı değil, edebi olarak başarılı bir anlatımın içinde geçmişe dönük öz yaşam öyküsel yani otobiyografik öğeleri öykülemeye çalışır. Gerçek yaşanılanlara dair göndermeler ve imgelemeler yapmaya dayanan yeni bir yazın türüdür özkurmaca. Bir yeni yazın türü olarak özkurmacanın iki önemli şartı vardır. Bunlardan birincisi; Yazarın kendisi, hem romanın anlatıcısı olmak durumundadır ve hem romanın başkişisi olmalıdır. İkincisi; Roman biçiminde yani kurmaca nitelikli olması ancak mutlak gerçekliğe de göndermeler yapması gereklidir. Bu bilgilerin ışığında baktığımızda Posof'un Göçmen Kuşları romanı yazarın da önsözde işaret etmeye çalıştığı gibi özkurmaca türünün özelliklerini gösteren bir romandır.
Roman başkişisi Turgut Sanmaz'ın Türkiye'nin doğu ucundaki, bir zamanlar Kars iline şimdi ise Ardahan iline bağlı Posof ilçesindeki çocukluğuyla başlar. Okumaya başlarken o dönemlerdeki Turgut ve ailesiyle birlikte, Posof ilçesinin genel görünümünü ve ilçe insanlarının yaşamlarına dair genel izlenimler de ediniriz. Sonrasında ise roman ağırlıklı olarak Turgut ve üç erkek kardeşinden en büyüğü olan ve Turgut'tan yaklaşık 4 yaş küçük Gökhan'ın yaşam öykülerini merkeze alarak gelişir ve ilerler. Yaklaşık 50 yıllık bir dönemde yaşanılanları anlatır. Ailenin kalanı yani anne, baba ve diğer iki kardeşin, ilerleyen süreçlerde evlenilen eşlerin, doğan çocukların ve akrabaların hayatları ve hayat öyküleriyle romana katılımları ikincil seviyededir.
Romana başlarken zaman olarak 1960'lı yılların sonu 70'li yılların başlarındayızdır. Şimdilerde üç tarafı Gürcistan'la çevrili, kışları neredeyse Türkiye'den kopuk, Anadolu'nun zorlu bir iklime ve coğrafyaya sahip tipik bir kasabası olan Posof'ta berber bir babanın evlatları olarak başlayan yaşamların benzerleri ülkemizde çok rastlanan motifler içermekle birlikte, bazı açılardan da kendilerine özgü ilgi çekici yanları olan hayatlardır.
Turgut'un gençlik yıllarında sol hareketlere katılışı, faşist güçlere karşı mücadelesi ve tehlikelerle karşılaşması, yatılı okullarda okuma mücadelesi adeta kardeşi Gökhan'a da örnek olur. Anadolu'nun yoksul çocukları için hayatlarını anlamlı şekilde değiştirebilmenin tek yolunun okumaktan ve sol hareketlere destek vermekten geçtiği dönemlerdir. Hoş artık bu iki yolda günümüzün yoksul çocukları için adeta ortadan kaldırılmıştır. Günümüzü ve o yılların Türkiye'sini kıyaslayarak ve arada geçenleri de düşünecek olursanız, aradaki zamanda geçenleri de düşünecek olursanız, yakın siyasi tarihimizde yaşananların anlamını çözmek için bana göre önemli bir ipucu yakalamış olursunuz. Aslında ülkemizdeki siyasi mücadeleye bağlı bir yönü olan romanı da okumuş oluyoruz Posof'un Göçmen Kuşları romanıyla birlikte. Ama siyasi bir roman da diyemeyiz.
Neyse biz yine romanımıza dönelim. Turgut büyüdükçe sağ ve sol cepheler arasında düşük yoğunluklu bir iç savaşın yaşandığı ortamın iyice içine girmek zorunda kalır. Faşist güçlere karşı mücadelenin zaman ilerledikçe ailenin her ferdine çeşitli bedelleri olur. Kitapta ödenen bu bedellerin öyküsünü geniş şekilde okumak mümkündür. Daha iyi ve daha güzeli yaratmak adına elini taşın altına koymaktan çekinmeyen, birbirleriyle dayanışmayı, birbirlerine emek vermeyi, paylaşmayı bilen güzel insanların yaşadığı kayıp bir çağa dair insan manzaralarını Posof'un Göçmen Kuşları adlı romanda okuyabiliriz.
Roman ilerledikçe ve öğretmen olarak atanmasıyla birlikte Turgut'un hayatı büyük ölçüde değişir. Anadolu'nun ücra köylerinde, mahrumiyetler, yalnızlıklar ve kısıtlılıklar içinde geçen günlerine tanıklık ederiz. Bu arada aile siyasi mimlenmişlik yüzünden Bursa'ya göç etmek zorunda kalır. Bursa'ya gelişle birlikte zaten her zaman olduğu gibi ailede herkes her bir işin ucundan tutar. Hepsi üzerine düşen fedakârlıkları ve görevleri yine yerine getirmeye çalışır. Hayata tutunma savaşı hepsi için tekrardan başlar.
Böylece göç ve göçmenlik, yer ve ev değiştirme olgusu yavaş yavaş Turgut'un hayatının değişmez motiflerinden biri haline gelir. Bir iki yıl aralıklarla Anadolu'nun başka başka ücra köylerine tayin olur. Yazları Bursa'ya ailesinin yanına gelir. Sonra başka yerlere tatilini çalışarak değerlendirmek için gider ve değişik maceralar yaşar. Hatta bir keresinde İngiltere'ye gitmeye kalkar ama Londra'da havalimanından geri döndürülür. Turgut'un macera seven, yeniliklere açık, öğrenmeye istekli ve yetenekli, riskler yüklenmekten ve adımlar atmaktan korkmayan kişilik yapısı enteresan bir hayat öyküsünü örmeye başlar. Bu örgü Turgut'u içinde şampiyon bir hentbol takımının koçluğundan, yabancı bir dili kendi başına öğrenip Hollanda'ya yerleşerek orada öğretmenlik yapmaya kadar değişik sonuçlara götürür.
Turgut'un daha iyi ve daha güzeli arama çabası ona pek çok kapılar açar, pek çok durumlara sokar ve Turgut'un çok şey yaşamasına ve çok sayıda insanla ilişki kurmasına da neden olur. Kimi zaman bu yaşantıları maddi, kimi zaman manevi çeşitli yükler de getirir Turgut'un hayatına. Kimi zaman aşık olup acı çeker okyanusları aşar. Kimi zaman kendisine âşık olanlar acı çeker ve Turgut duyarsız kalır. Kimi zaman güvendiği dağlara kar yağar. Hayatta belli açılardan zorlanırken, kimi zaman emek verdiği insanlardan vefasızlıklar görür. Sosyalizmden, emekten ve paylaşımdan yana bir zamanlar birlikte kavga vermiş yoldaşlarının nasıl başarılı birer kapitaliste dönüştüğü ve eskiden inandıkları değerleri nasıl inkâr eden bir konuma sürüklendiklerini ibretle görür.
Romanın içinde okuyucuyu karşılayacak şeylerle ilgili daha fazla spoiler vermek istemiyorum. Okumayı düşünenlerin merak duygusunu kaybetmelerini istemem. Bu romanın en güçlü silahının okurda uyandırdığı merak duygusu olduğunu düşünüyorum. Sade ve akıcı bir dille yazılmış. Macera tadında gerçek anılara gönderme yapan bir öyküde 'merak duygusunu' canlı tutabilmek bence gereklidir. Bunu yapabilen yazar da başarılıdır. Ben bu romanı neler olacağını merak ederek okudum. Olayların enteresan noktalara vardığını kendi adıma dersler çıkaracağım tecrübelerin paylaşıldığını gördüm.
Romana iyisiyle kötüsüyle, yanlışıyla doğrusuyla, kocaman hayatlar sığdırılmış. Siyasi, ekonomik ve duygusal açıdan ayakta kalma ve mücadele etme ile örülü hayatların öyküsünü okuyabiliyoruz. Sonlara doğru geldikçe roman Turgut'un kendisine kazık atanlarla, okuyucunun huzurunda bir tür hesaplaşmasına dönüşüyor.
Yazar Turgay* Usanmaz kısmen özkurmacaya dayandığını söylediği romanının yazılış amacını ve ana mesajını son bölümde kendisi şöyle ifade ediyor:
"Umutsuz olmayalım. Hak, adalet, sevgi ve özgürlükten yana mücadelemizi sürdürelim ama işimiz de kolay değil hani. Yaşadıklarımızı, deneyimlerimizi gelecek nesillere aktaralım. Aktaralım ki, hiç kimse kolayca, 'Ben yaparım, kimseler bilmeden duymadan her şey unutulur gider!' diyemesin. Aktaralım ki insanlar vicdanlı ve vefalı olmayı öğrensinler; sevdikleriyle, iyi insanlarla ve emekçilerle dayanışma içerisinde yaşlansınlar. İnsanlara mirasımız sevgi olsun, yaşamlarını sevgiyle yoğursunlar."
Kitapla ilgili eleştiri babında söylemek istediğim şey ise sanki bazı bölümlerin yazılması yazarı yormuş ve yazar onları yazarken biraz aceleye getirmiş. Daha çok betimleme, daha çok süslü bir anlatımla daha güzel bir metin haline gelebilecek bölümleri yazar belki de çok uzun bir yaşam dönemini anlatma fikriyle yola çıktığı için; çok uzun bir zaman dilimini çok kısa bir roman dilimine sığmaya çalıştığı için; betimlemelerde anlatımda bazen tasarruflu davranmış. Bunlar eğer daha güzel yapılsaydı roman daha da güzel olurdu diye düşünüyorum.
Turgay* Usanmaz'ın Posof'un Göçmen Kuşları romanı dışında yayınlanmış Kutup Yıldızı ve Aşka (V)eda adında Türkçe de iki şiir kitabı da var. Bunları da belki okumak istersiniz.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Fahri Çekirge
29-01-2022