Yayınevlerinden İzlenimler
Kitaplaşmaya hazır bir dosyanın yayınlanması kolay bir süreç değil. Bir yazarın kitabının yayınlanması süreci bir kadının çocuk doğurması sürecine benziyor. Onca emekle yazılan kitap, doğum sancıları çekerek, sonunda bir yayınevi tarafından, onların da katkılarıyla birlikte son şeklini alıyor ve yayınlanıyor. Bu noktada çocuk doğmuş oluyor ama orada iş bitmiş olmuyor. Bebeğin büyümesi lazım. Bebeğin sağlıklı doğmuş olması sağlıklı büyümesinin de önkoşulu. Kitap okurlara ulaşmalı. Yayınlanan kitabın içeriğinin yanı sıra dış görünüşü, basım tekniğiyle birlikte kalitesi ve fiyatı da çok önemli.
Kitabın olabildiğince geniş yelpazede kitapçılarda ve onların online sitelerinde pazarlanması öncelikle yayınevinin çabası ile ilgili. Başarılı bir sonuca ulaşabilmek için süreci şeffaf yürüten dürüst bir yayınevi bulmanın önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Sahtekârların ve para kazanma uğruna her türlü değeri ayak altına alanların kol gezdiği kapitalist sistemde doğru yayınevini bulmak kolay değil.
Bir roman dosyam var. Amacım para kazanmak değil. Kitaplaşsın ve okura ulaşsın istiyorum. İstediğim şey aslında çok basit. Yayınevi kitabı bassın, onu satarak harcamış olduğu maliyetleri karşılasın, devamla da kazansın. Diğer yandan yayınevleri tanınmamış kişilerin kitaplarını basmak istemiyor. Bir açıdan haklılar, hiç para kazanamayacakları bir sürü işi neden yapsınlar? Bu açıdan belli ölçüde maliyeti karşılamak niyetindeyim. Bu konuda yayınevi ile orta bir yol bulabilmeyi umuyorum.
Daha önce yaşadığım olaylar, beni çok dikkatli olmaya, kılı kırk yarmaya zorluyor. Yine aldatılmak, kazıklanmak istemiyorum. Yapacağım şey gayet açık. Ne istediğimi yayınevlerine ileteceğim. İletişim sürecinde sezgilerime dayanarak süreci şeffaf yürüteceğini düşündüğüm bir yayınevine dosyamı vereceğim.
Piyasada "büyük" yayınevleri var. Onlar tanınmış yazarların kitaplarını basıyorlar. Tanınmamış biri olarak onlara dosya gönderirseniz ya hiç geri dönüş yapmazlar ya da altı ay bir yıl sonra olumsuz yanıt verirler. Kendilerince çok iyi satacağını düşünmedikleri dosyaları kitaplaştırmazlar. Tanınmamış birine yatırım yapmayı tercih etmezler.
Bu yüzden "büyükler"e dosyamı gönderip beklemeyi tercih etmiyorum. Bunda benim de biraz kendi başına buyruk yapıda olmam rol oynuyor. Kitabımın basılması için "burnu havada" birilerinin sınırlarını çizdiği bir alanda olmak istemiyorum. En kötü ihtimalle parasını verir bastırırım diye düşünüyorum. Yalnız sadece bastırmış olmak benim isteklerimi karşılamıyor. Yayıncılık bir iş, bir meslek, bir sektör. Özellikle kitabı yayınladıktan sonra pazarlamak benim işim değil. Her işi uzmanı yapmalı.
İnternetten yayınevlerini araştırmaya başlıyorum. Yayınevlerinin hangi kitapları bastıklarını inceliyorum. Yayınevi hakkında yapılan yorumları okuyorum. Ekşi Sözlük yayınevleri hakkında önemli bilgiler veriyor.
Büyükleri eledikten sonra geriye kalan yayınevleri ile iletişim kurmaya çalışıyorum. Çevremden tavsiyeleri, internetten kendi seçtiklerimi bir kâğıda not alıyorum.
Önce Cinius Yayınları ve Kitap Yurdu'nun, "Doğrudan Yayıncılık" (Pirint On Demand) seçeneklerini değerlendiriyorum. "Doğrudan Yayıncılık" kitabın satıldığı kadar yazıcı (printer) ile basılması demek. Kitabın üç aşamasını kendiniz yaparsanız (editörlük, iç dizgi, kapak tasarımı) kitabınızı tamamen ücretsiz basıyorlar. Kitap Yurdu kendi sitesinde, Cinius hem kendi sitesinde hem de online sitelerde kitabınızı pazarlıyor. Her ikisi de satıştan ortalama % 50 yazara telif ödüyorlar.
Eğer diğer herhangi bir yayınevinde 1000 adet ofset baskı olayını gerçekleştiremezsem bu seçeneğe dönmek üzere bir kenara koyuyorum. Kitabın her üç aşamasını kendim (amatörce ama işi iyi yaparım) gerçekleştirmek benim için sorun olmayacak.
Kitabın ilk baskıda 1000 adet basılması kitabın birim maliyetinin ucuz olması bakımından benim için önemli. Kitabın okura ulaştırılması bakımından da 1000 adet basılması önemli. Kitapların var olması, onları pazarlama çabalarını da beraberinde getirir.
İletişim kurmaya çalıştığım bazı yayınevlerinden yanıt alamıyorum. Web sitelerine "dosyanı gönder" bölümleri koymuşlar. Gönder ve onların peşinden koş, hatta yalvar. Sonra da uğraş dur. Birçok yayınevi bu havada. Burunlarından kıl aldırmayan, kendisini bulunmaz hint kumaşı sananlar bile var. Kimin ne olduğunu bilmediğim birilerine dosyamı göndermenin yanlış olacağını düşündüğümden dolayı bu seçenekleri göz önüne almıyorum.
Aşağıda bir şekilde iletişime geçerek, çeşitli nedenlerle süreci beraberce yürütemediğimiz yayınevlerinden bazılarından edindiğim izlenimleri aktarmak istiyorum:
Kutlu Yayınları: "Masrafların Yarısı sizden yarısı bizden" diyerek yola çıkmışlar. Kendilerine dosyamın sosyalist içerik taşıdığını ilettiğimden dolayı bana verdikleri yanıtta "devlete karşı olmaması, ayrımcı olmaması" gibi kendilerince önemli koşullar ileri sürmüşler.
Klaros Yayınları: Facebook'ta popüler olması nedeniyle sorumluya (L.K.) mesaj gönderiyorum. 2-3 gün sonra ancak yanıt veriyor. Sonra isteklerimi düşüncelerimi yazdığım bir maili gönderiyorum. Ona yanıt vermiyor. Daha sonra mesajlarımı da görmezden geliyor, defalarca mesajıma yanıt vermesi ricamı es geçiyor. Yanıt vererek "sizinle beraberce proje yamamayız" dese, sorun kalmayacak. Burada anlatmaya utandığım, sosyal ilişkilerde çıkarcı, ayıp bir davranışın, çürümüşlüğün bizzat bir örneğini yaşıyorum.
Ozan Yayıncılık: Sorumlu dosya sahibinin yurtdışından olduğunun tespitini yaptıktan sonra, maliyetlerin karşılanmasıyla kitabı basacaklarını söylüyor. Fiyatlar şişirilmiş olarak euro üzerinden iletiliyor. Kitabın basılma sürecinde bile kar etmek isteyen, sıfır risk almak isteyen bir anlayış gibi geldi bana. Hem hiçbir maliyete katlanmayacak hem de kitap basıldıktan sonra satarak kar edecek. Sanırım tercihleri karlı iş değil, çok karlı iş.
Tilki Kitap: Tam adlarına yaraşır bir tutum sergiliyorlar. 3-5 gün sonra zor bela yanıt veriyorlar. Sitelerinde "Telefon görüşmesi, sms, whatsapp veya diğer uygulamalardan yapılacak iletişim hukuken geçersiz sayılacağından tüm iletişimin e-posta üzerinden yapılması önem arz etmektedir" diyorlar. Sonra da mesajıma yanıt olarak "E-maille olmuyor, telefon edin, sorularınızı yanıtlayalım" dediler ve telefon ettim. Daha ben sorularıma geçmeden diğer yayınevleri gibi "dosyanızı gönderin, değerlendirelim" havasına girdiler.
Tüm yollar "ille de sitemize git, oradan dosyanı gönder"e çıkıyor. "Tam bir 'tilki' bunlar." diye düşünmeden geçemedim.
Sumru Yayınevi: Kendilerine görüşme ricası iletilerek benim telefon numaram verilmiş. Yayınevi telefon numaramı veren kişiye beni bir gün sonra arayacaklarını söylemiş. Ne yazık ki benimle bir gün sonra değil ama tam bir hafta sonra WhatsApp'tan iletişime geçtiler. Görüşme daha baştan kilitlendi. Bu olumsuz gelişmenin üzerine hemen benden dosyamın tamamını istediklerinde "Diyelim ki sizinle bu işler yürümedi" dedim. "Dosyamın daha sonra şu ya da bu şekilde kullanılmayacağının garantisini verebilir misiniz?" diye sordum. Yanıt "Yasal olarak böyle bir garantiyi veremeyecekleri" oldu. Ben bunu sorguladığımda ise "Turgay Bey sizinle çalışamayız!" diyerek direk telefonu yüzüme kapattılar.
Dorlion Yayınevi: Kitabım "Posof'un Göçmen Kuşları" (roman) Dorlion Yayınları tarafından yayınlandı. Kitabın yayınlanması ve pazarlanmasına ilişkin tecrübelerim, değerlendirmelerim ileride başka ayrıntılı bir yazının konusudur.
Dosyasını kitaplaştırmak isteyen, konu ile ilgilenen herkese yukarıdaki izlenimlerimin yararlı olacağını umuyorum.
Kolay gelsin.
Turgay Usanmaz
05-10-2020